GEREKLİ BİLGİLERNiçin Hacca Gidiyoruz? Bizi kusursuz ve mükemmel bir şekilde yaratan, sayılamayacak kadar çok nimeti bizlere lûtfeden ve yine bizi sadece kendisini tanıyıp O’na ibadet edelim diye yarattığını ilan eden Rabbimizin emrini yerine getirmek için gidiyoruz. Bir şey, Allah emrettiği için yapılırsa ibadet olur. İbadetleri, ibadeti bize emreden Rabbimizin rıza ve hoşnutluğunu kazanmak üzere, ihlasla yapmamız gerekir. Sırf dünyevî fayda ve menfaatler gözetilerek yapılan bir ibadet, ibadet olmaktan çıkar. İbadetlerde, ihlas çok önemlidir. İhlas ise, bir şeyi sadece Rabbimiz emrettiği için ve emrettiği şekilde yapmak demektir. Yaptığımız ibadetlerden dünyevî bir beklentiye girmemiz, asla doğru değildir ve bu tür beklentiler ibadetin ruhunu zedeler. Rabbimiz, bizden ibadetlerimizi sadece rızasını kazanmak üzere yapmamızı istemektedir. Böyle olmakla birlikte; O (c.c), ibadetlerin içine bir kısım hikmetleri de koymuş, bu hikmetlerle bizi, ibadet etmeye teşvik etmiştir. Haccın, sayılamayacak kadar hikmeti vardır. Hac, Binlerce Hikmetle Örgülenmiş Bir İbadettir Hac; iç içe geçmiş binlerce hikmeti, bünyesinde barındıran bir ibadettir. Hac ibadetini eda ederken, daha önce görmediğimiz pek çok olayla karşılaşırız. İlk bakışta, aklımızla bunların anlamını ve hikmetini kavrayamayabiliriz. Evvela şunu ifade etmek gerekir ki; hac ibadeti, akıldan ziyade kalp ve ruhun önde yürüdüğü bir ibadettir ve kalbin inkişaf etmesini sağlar. Onun için bu ibadeti yaparken, kalbimizin içindeki güzellikleri zenginleştirmeye çalışmalıyız. Aklımızın ilk etapta anlamakta güçlük çektiği konularda da hemen tenkit etmeye kalkışmamalıyız. Cenab-ı Hakk’ın emrine teslimiyetle, bir taraftan da hikmetlerini anlamaya çalışarak, gönlümüzün huzura ereceği eşref saatlerini doyasıya yaşamalıyız. Mesela; biz bu ibadeti eda ederken, ilk başta mîkât sınırı denilen yerde, iki parça havludan ibaret ihram elbisesine bürünür; bir başka yerde yorgansız, yastıksız, ihramlı bir şekilde geceyi geçirir; başka bir yerde taşlardan örülmüş bir sütunu taşlar; farklı bir mekânda yine taşlardan yapılmış bir binanın etrafında döneriz… Bütün bunların anlamını ve hikmetini bazen kavrar, bazen de kavrayamayız. Vicdanımıza uzaktan dalgalar halinde gelip çarpan ilâhî feyiz ve sırları, bazen hisseder bazen de hissedemeyiz. Hissettiğimiz zaman dahi, bir anlam veremeyebiliriz. Biz, bu konuda ve bu ibadetlerin yapıldığı vadilerin pek çoğunda, aslında sadece bize bu ibadeti emreden Rabbimize teslim olmanın güzelliğini yaşarız. Bu teslimiyetin, ruha sağladığı öyle derin bir huzur vardır ki, insan, kendi aklıyla getireceği izahların hiç birinde o zevki duyamayacaktır. Mesela; haccın en önemli rüknü olan vakfenin yapıldığı Arafat’a gidip, kumların üzerinde ayakta durmak ve dua etmek; bayram gecesini, Müzdelife vadisinde dua ve yakarışlarla geçirmek gibi, yapılması gereken birkısım menasiki (hacda yapılması gereken ibadetleri) eda ederken, her konuyu akılla izah etmeye kalkışmak, bizim, manevî yönden yolda kalmamıza sebep olabilir. Ama, hacdaki ibadetleri yaparken, bu ibadeti, bize emreden Rabbimizin emrine teslim olma havası içinde bulunduğumuzda, gönlümüzde O’nun bize lûtfettiği huzuru doya doya yaşarız. Hakk’a gönül vermiş bir insan, akıldan ziyade kalbin ve ruhun inkişaf edeceği bu kutlu yolculukta, nefsinin başına taş atma mahiyetinde, taşlardan örülü bir sütuna taş atacaktır. Taşı taşlarken de şunu düşünecektir: “Akıllı bir insan olmak şerefiyle şereflendirilen ben, taşlardan inşa edilmiş bir sütuna taş atıyorum, aklım bunu almıyor. Fakat aklımın aldığı bir şey var, o da aklımın almadığı bütün bu işlerin, Rabbimin bir emri olduğu gerçeğidir. Rabbimin emrini yerine getirmenin sevincini gönlümde duyuyor, içimde onun coşkusunu yaşıyorum. Ey Rabbim! Senin emrini yerine getirmek ne kadar hoş ...” İşte Müslüman, bu coşku ve heyecan içinde, Beytullah’ı tavaf edecek, Arafat’a çıkıp vakfe yapacak, Müzdelife’ye gelip geceyi orada geçirecek, Mina’da şeytan taşlayacak, ardından kurban kesecek ve daha pek çok ibadeti, gönül huzuruyla yerine getirecektir. O, bütün bunları yaparken de bu ibadetlerin yerine getirildiği her kutsal mekânı, âdeta Cenab-ı Hakk’ın rahmet adına açtığı bir kapı gibi görecek ve o vadilerde dolaşırken, “Lebbeyk Allahümme lebbeyk” diyerek rahmet deryasına dalma iştiyakı ile hareket edecektir. HACCIN HİKMETLERİ Haccın hikmetleri, sayılamayacak kadar çoktur. Haccın bütün hikmetlerini |